22 Mart 2018 Perşembe

CAROLİN ARTIK SENİ SEVMİYORUM

"Biz bu dünyayı dedelerimizden miras değil, çocuklarımızdan ödünç aldık." Buna benzer ifadeleri gani gani havada uçuşturarak mahvettik dünyayı. Size bu yazımı gelecekten gönderiyorum. Siz şimdilerde Çiftlikbank, KanalD'nin Fatih'i, yaklaşan 2019 seçimleri, kadına şiddet, çocuğa taciz gibi bitmek bilmez gündemlerle oyalanırken ben size geleceğin dünyasındaki yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum.
Yaşadığım şehrin adı The İystanboul. The best of Turkey ülkesinde yaşıyorum. Canal İystanboul un Trakya tarafındayım. Büyük bir sitede, kocaman bir recidancede yaşıyorum.
Önce genel manada yaşadığım zamandan bahsedeyim sizlere. Teknolojik gelişmeler bizi nereye getirdi haberiniz olsun istiyorum. Maddeyi manalaştıran insanlık nasıl bir aşamada bilin istiyorum.
Belki siz şu an denilen periyotta sanıyorsunuz kendinizi ama geleceğin nefesi ensenizde. Hoş dünün keşkeleri de bırakmıyor ya peşinizi.
Sağlıksız beslenme ebterleştirdi nesli. Bir de eblehleşenleri düşünsenize... Bozuk beslenme alışkanlıkları ile özellikle kanser denilen hastalık, teröre bağlı savaş gibi sebeplerle ülkemizin nüfusu öylesine azaldı ki günümüzde hepi topu 15 milyon insan yaşıyor topraklarımızda. Bilim adamlarımız ve siyasiler nihai bir kararla yeni bir yönetsel sürece soktular ülkemizi. Küresel ısınma ile de dünyanın çoğu bölgeleri buzulların erimesiyle sular altında kaldı. Savaşlar, kıtlıklar derken dünyada yaşayan insanların sayısı da 761 milyon 843. Dünyada varlığını sürdüren ülke sayısı 43.
Neyse vakit kalırsa dünyanın genel halinden bahsederim uzun uzun.
Önce biz nasıl yaşıyoruz İystanboul'da onu anlatayım. Klasik İstanbul (eskiden İslambol deniliyormuş) denilen bölge meşhur bir depremle tarumar oldu. Taş üstünde taş kalmadı. Yeni yerleşim yerimiz Canal İystanboul. Yaşadığımız sitenin ismi New Byzantium. 53 büyük bina var sitemizde. Gençliğimde yaşadığım dairenin ismini buradaki konutuma da verdim; Carolin.
Öncelikli olarak yaşadığımız afetlerden sonra nüfus kontrolü planlı olarak yapılmakta. Mevcut kaynaklar insanlara eşit dağıtılmalı diyor okul kitapları. Devletimizin başındaki isim Mr. Nosam. Herkes çocuk sahibi olamıyor. İnsanlar 3 ayrı gruba ayrıldılar. En tepede Erk'ler yaşamaktalar. Onlar fıtri denilen yöntemle yaşıyorlar. Toprakta yetişen şeylerle besleniyorlar. Kadın ve erkekleri klasik yöntemle evlenebiliyorlar. En fazla 3 çocuk sahibi olabiliyorlar. Artık millet isimleri kalmadı. Türk, Kürt gibi ismlendirmeler kullanılmıyor. Erkler, Mutediller ve parazitler olarak gruplandırıldık. Ben mutedillerdenim.
Biraz da bizim gruptan bahsedeyim.
83m2 evlerde yaşarız. Bekarızdır. Evliliklerimizi sanal gerçeklik programlarıyla yaparız. Biz erkekler için evimiz dişidir. Kadınların ise erkek programlı evleri vardır. Evlerimiz aslında büyük bir computerdir. Yani bilgisayar. Bizim hertürlü ihtiyacımızı karşılamaya sistem (devlet) tarafından programlanmıştır.
Hemen evin girişinde ayakkabı konsülün yanında serverimiz vardır. Ses komutuyla çalışır. Eve geldiğimizde "hoş geldin aşkım" diye karşılanırsınız. Mutfak bölümünde eskilerin buzdolabına benzeyen bir makina vardır. Yemeğin tarifini verirsiniz. "Kapuska istiyorum" Bir avuç toprak koyarsınız haznesine. O havadaki elementlerdende istifade ederek kapuska içerikli tableti düşürür porselen tabağınıza.
Sistemden çocuk edinmenize yönelik izin çıkmışsa yetkili firmalar tarafından bu ihtiyacınız 80 ay faizsiz krediyle tedarik edilir. Çocukların ömrü 15 yıldır. Tam bir gerçek çocuk kişiliğindedir. Onları sınavlara hazırlayabilir, ergenlik konularını çocuklarınızla paylaşabilirsiniz. Toplam ömrünüzde 3 kez çocuk sahibi olabilirsiniz. Ürünlerin yedek parça sorunu yoktur. Bir nevi cyborg gibidirler. Gerçek insan dokusuna haizdirler. Gereksiz sorularla sizi bunaltmazlar. "Peki babacığım" demelerine bayılıyorum ben mesela. Ama bu aralar üzgünüm. Son çocuk kontenjanımdayım. Erklere sosyal medyadan bir teklifte bulundum. Sanal Torun istiyorum dedim. Hakkımda soruşturma açıldı ama sanırım kamuoyunda bir beklentiyede sebep oldum. Eğer firmada gerekli kredi puanınız varsa sanal eşinizi de değiştirebilirsiniz. Sanal gerçeklikle gerdeğe girmeniz için gerekli ortam eviniz tarafından itinayla karşılanır.
Dilediğiniz dine mensup olabilirsiniz. Hatta kendinizce karma bir din dahi yapabilirsiniz. Heva hevesleriniz doğrultusunda dilediğinize tapınma hakkınız mahfuzdur. Ama benim kafam çok karışık. Hala eski dinimin etkisindeyim. Özellikle parazit grupta etkin olan Fehministlerinde etkisiyle İslamiyete karşı zaafım. İçimden onlar gibi inanıyorum ama bu düzene de pek itiraz edemiyorum. Mecburen konforum kaçmasın diye onlara da ayak uydurmaya çalışıyorum.
Aslında Carolin bir insanın gerçek hayatta isteyipte elde etmek istediği herşeyi size sunmak üzere tasarlanmıştır.
Bir de parazitlerden bahsetmiştim. Yani insanların 3. grubunda bulunan insanlardan. Onlara bu ismi Erk'ler vermiştir.
Bu insanların bir kısım özelliklerinden bahsetmek istiyorum. Ama şunu belirteyim şunca yıllık hayatımda hiç gerçek bir parazit insan tanımadım. Ama belgesellerden izlediğim kadarıyla tuhaf insanlar oldukları bir gerçek. Onların Erklerle ve biz mutedillerle diyaloga ve ilişkiye geçmeleri yasaktır. Facebook ortamında yaşadıklarını biliyorum, o kadar.
Temizlikçi gelmeden önce evi temizlemek bu hareketin yakın akrabasıdır. Yani dişçiye gitmezden önce diş fırçalayanların.
Lokantalarda onları yakından tanıyabilirsiniz.
-Hesabı alabilir miyiz?
-Ben alayım.
-Hayır bana getirin
-Senin paran burda geçmez.
-Ben ödeyecem.
-Hayır ben.
-Ben!
-BEN ULAN BEN!!!
Parazitlerin yaşayıp yaşamadıkları bir efsane bence. Hem akıl, mantık, ilim, irfan, kültür, sanat onların nasıl yaşadıklarını açıklamaya mecalsizdir.
Misal, "Yok" cevabına "hiç mi yok?" şeklinde karşılık verirler. Devam edeyim mi?
Asansör çağırma tuşuna defalarca basarak daha hızlı gelmesini umarlar. Gazetelerdeki, bilboardlardaki resimlere sakal bıyık çizerler.
Gaz kaçağı olup olmadığını çakmak yakarak kontrol ettiklerini bilmeyen yoktur.Tipsiz biri geçtiğinde yanındaki arkadaşına kanka bak seninki geçiyor derler.Tanıdık birisini görünce arabayı üzerine sürmeye bayılırlar. Evlerinde misafir odası diye bi odaya sahip olmak (o odaya o kadar yabancılardır ki o eve ait değildir sanki, hiç girilmez.)
Konuştukları dili heceleyerek ve bağırarak konuşulduğunda, yabancılar tarafından anlaşılabilen bir lisan olduğunu sanırlar. Özellikle yabancı dili hayatlarına kendi elleriyle-dilleriyle yerleştirmişlerdir. Yeni nesli gavurcayla büyütürler. Herşeylerini gavurca ifade ederler. Islak mendille önce yüzünü sonra elini sonra masayı en son da ayakkabısını silmek milli hasletlerindendir.
Birileri bir şeye koşuyorsa öbürü de koşar, koşarken de "noluyo abi?" diyen bir topluluk varsa hakiki parazittirler.
-Akşam ne yapıyorsun?
-Abi bir kızla tanıştım dışarı çıkacaz.
-Boşta kız arkadaşı var mıymış, sorsana ben de geleyim.
Anneleri olimpiyat sporcusudurlar. Spor aletlerinden olan Terlik ile hedefi 12 den vururlar. Terlik ayakkabı ters duruyorsa gidilir düzeltilir. Uğursuzluk getirdiğine inanılır.
Uyuyan bi insanı uyandırıp uyudun mu diye sordukları yetmez gibi, uyuyan birinin kulağına,burnuna ip soktukları gibi, çalan kapıya 'kim o 'demek hemen her ülkede olmasına rağmen, verilen 'beeenim' cevabı sadece bu türlere aittir.
Eve misafir gelince kah "hoşgeldin dedin mi?", kah "ellerini öptün mü?" deyu deyu çoluk çocuğu darlamaya bayılırlar. Çocuklarını kendi değerleriyle yetiştiremezler. Ağlayan çocuğu döverek susturmaya çalışırlar.
"Odaya (ya da bulunduğu yere) gelen kişiye, "Geldin mi?" diye sorarlar da, soramazlar misal cennet vatan Türkiyeyi nasıl cehenneme çevirdiklerini?
Ev ya da iş ziyaretlerinde bir türlü vedalaşamamak, sohbetin daire kapısında da devam etmesi ülkede yaşanan hiç bir soruna çare üretemez. Gevezeliğe bayılırlar, boş konuşmak sayesinde telekom firmaları ihya olmuştur. Cuma, bayram, kandil mesajları kopyalamak esası üzerinedir.
Ramazan da en hızlı namaz kıldıran hocanın olduğu camiiye giderler. Hac'da, Umre'de selfie ibadetin rükunları arasına dahil olmuştur. Bu hastalık öyle ileri boyuta ulaşmıştır babalarını-analarını toprağa verirken bile canlı yayın yaparlar.
Eve gelen misafirlere hayatları boyunca asla görmeyecekleri akrabaların fotoğraflarını göstermek boyut değiştirmiş her türlü melanetlerini cümle alemle sanal alemde paylaşır olmuşlardır.
Okumayan bir millettirler. Yazmayı da sevmezler ama, duvara spreyle "serserin,deli aşkın,ruh öküzün,cennet öküzün" vs vs vs yazdıkları da vakidir. Küfreden birisini "küfretmeyin amk" diye uyarmak delikanlılığın raconlarındandır. Her hangi bir tartışmada ' Sen benim kim olduğumu biliyor musun lan ! ' şeklinde cümle kurmak...olmayacak şeylere 'hallederiz abi' demek.
6 liralık hesaba 11 lira verip, 5 lira bütün kağıt para almak, 3 kuruş kazanıp kredi kartlarıyla 10 kuruşluk yaşamaya çalışmak sonradan da yalandan birilerini suçlamak...Yetinmeyip kahpe kader diyerek kolpalıklarına Rablerini de ortak kılmak isterler. Bilemezler ki cehalet ve fakirlik kader değildir. Ama aldıkları çeyrek altını kutusunda rahat ettirebilmek için altına sünger koymayı ihmal etmezler.
Evleneceği kızın bakire olmasını isterler ama memlekette bakire bırakmamaya ahdetmişlerdir.
Ölümsüzlüğe düşkündürler. Yeni beton dökülen bir yere ismini yazarak ya da ağaçları kazıyarak ya da tarihi eserleri tahrip ederek bunu gerçekleştireceklerini zannederler.
Bir erk atasözü der ki: "Bir parazit'e asla adres sorma; bilmese de tarif eder".
Yeni telefon numarası alıp,zaten arkadaşlarında olmayan o numarayla ''Bu benim yeni numaram'' diye mesaj atarlar...telefonu kapalı ulaşılamıyor? +dur bi de ben arayayım (sen arayınca açık olacak çünkü o telefon).
Dizi, film izlerken sürekli oyuncuya göndermelerde bulunurlarda gerçek hayatta 5 dk sonra ordayım deyip daha evden çıkmamış olarak yalan söylerler.
Say babam say...Parazitlerin özellikleri saymakla bitmez ki.
...
Bir mutedil olarak son zamanlarda canım çok sıkkın. Carolin bile gönlümü teskin edemiyor artık. Hatta öfkeliyim de...Beni oyaladığını zannediyorum Carolinin. Onun için bu mektubu kaleme aldım. Geçmişime göndereceğim. İstiyorum ki bilsinler, Carolin'li günler onlara huzur getirmeyecek. Şimdiden uyarmalıyım geçmişimi. Yeri gelince de yüzüne haykıracağım Carolinin; seni sevmiyorum diye.

FEHMİ DEMİRBAĞ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder