13 Ocak 2018 Cumartesi

BİR MASAL ANLAT BANA BABA, İÇİNDE NİKAH OLMASIN!

Marmara Güzel Sanatlar Fakültesinde Grafik Bölümünde öğrenciydim. 1.sınıfta Sanat Tarihi dersi görüyorduk. Bir bayan hocamız vardı, şimdi ismini hatırlamadığım. Tekstil ve resim bölümü öğrencileriyle ortak ders yapıyorduk.
Dersin temel esası özellikle batı tarihi açısından resim ve heykel eserleri üzerineydi. Örnek olarak gösterilen eserlerin ise kadın ya da erkek farketmez çoğunluğu çıplaktı. Hoş ilk sene "nü "adı verilen bir çalışma için bir genelev emeklisi nine sınıfın ortasında yüksekçe bir yerde sandalye üzerine çırılçıplak oturtuluyor biz de onun karakalem resmini yapıyorduk. O zamanlar serde İslamcılık olmadığı halde utancımdan nineye bakamıyor yanımdaki kominist arkadaşıma rica ediyordum, benim kağıdımı da karalaması için. Bizim okulun kuruluş aşamasında Alamanya'dan kaçan Yahudi hocaların doktrinleri dikkate alınmıştı.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar ise "Sanayi-i Nefise Mektebi'nin" devamı idi.
Ben Marmara Güzel Sanatlara başladığımda "burada Allah yoki peygamber izinde" diye bir yaklaşım sözkonusuydu. Marmara Güzel sanatlarda ilk İslami hareketi biz başlattık Elhamdulillah. İslami camiada kültürden ve sanattan bahseden Allah'ın kulu yoktu.
Mimar Sinan'da ise Adnan Hoca diye bilinen bir kardeşimiz vardı. Sonralar da Yahudi seviciye çıkan kediciklerin playboy'u.
Neyse hikayemi anlatmaya devam edeyim.
Sanat Tarihi dersindeydik. Duvara yansıtılan çıplak insan görüntüleri beni alabildiğince rahatsız ediyordu. Hocadan söz isteyerek ayağa kalktım.
"Bir erkek olarak hocam sizi kınıyorum" dedim. "Sanat demek çıplaklık mı demek?" Kadın vücudunun teşhirinden ve hatta günümüzde bile bunun ticari bir meta olarak kullanılmasından bir erkek olarak rahatsız oluyorum hocam" dedim.
Hoca beklemediği bı çıkışmadan sonra bir an için afalladı. "Ama çıplak erkekler de var" dedi. "Eyvallah hocam da...Çıplak erkek figürlerini de üretenler homoseksüel medeniyetler ve isimlerdir " diye devam ettim. "Yunan ya da Roma uygarlığının koskoca bir sapkınlık üzerine kurulduğunu bilmeyen yok. Leonardo da Vinci den, Michelonga'ya kadar bu tür çalışma yapanlarında homo olduğunu tarih bize söylüyor!"
O esnada sınıftaki kızlardan biri yüksek sesle bana itiraz etti.
"Ayy Fehmi...Senin kalbin kötü!"
Dedim "orda dur bacı. Benim inancıma göre bakışların bile kontrol altında tutulması gerekir. Namahrem bir insanla değil cinsi temas tokalaşmak bile caiz değil. Ki beni bilirsiniz. Okulda sürekli partiler veriliyor. İçkiler içiliyor zina partileri düzenleniyor. Madem kalbim kötü, herhangi bir kız arkadaşıma karşı bir yanlışlık içinde göreniniz var mı beni? Ki benim inancımı savunan insanların bu kadar hassas olduğunu bildiğiniz halde nasıl olur da şunca gayrımeşru ilişkinin meyvesi olan çocukları bize nasıl mal edebilirsiniz? Ki efendimiz buyuruyor ki, kadınlarınıza nasıl davranılsın istiyorsanız, siz de başkalarının kadınlarına öyle davranın."
Dolayısıyla adımız yobaza çıktı. Söylemlerimden dolayı da "modern vaiz"dim. Onlara Jan Jack Russoyla'da, Spinozayla'da, Kantla da, Dekarkla da hayatı anlatıyordum.
Lafı nereye mi getiriyorum. Son günlerde İslamda evlilik yaşından dolayı toplumda bir tartışmadır sürüp gidiyor.
Cahil olan bu toplumda...
İmandan, ahlaktan, ilimden, kültürden, sanattan nasipsiz duruma düşmüş bu toplumda...
Kimse konuşmuyor ama kokuştuğumuzu da...
Seküleritenin amil olduğu sebepleri es geçiyoruz da...
Ensestliğin...zinanın her türlüsünün...bilumum eşcinselliğin, sapıklığın...çocuk istismarının artan rakamsal lağımını konuşmuyoruz da...Nikahı eleştiriyoruz.
Ki...bugün evlilik müessesesi de bi hakkın hakettiği mesabede değil.
Her 3 evlilikten biri boşanmayla neticeleniyor. Bunun %40 sebebi de yalnızca Facebooktan kaynaklanan aldatmadan sebep. Hayatın bookunu çıkarttık, kimse farkında değil.
Çıplaklık, teşhircilik süslüman hatunları bile etkisine almışken...Erkeklerden bahsetmiyorum. Onların yediği haltları, başakşehirin binalarının dilleri olsa da konuşsa. Konuşsanıza ey 1+1 evler. garsoniyerler. Esenyurt belediyesinin makam odası...vesaire...
Günah bile o kadar masum kaldı ki...Şimdi ahlaksızlık boyutunda herşey.
Günahın tevbesi var. Ya ahlaksızlığın?
Ayrıca belirteyim. İnsan olmak buluğa ermekle başlar. Onun öncesi melaikelik makamı, masumiyet makamı.
İnsan buluğa erince kiramen katibin yazmaya başlar kulluk sınavının cevaplarını.
Buluğa ermiş insan Allah'ıyla muhataptır. Ertesi gün ölse rabbine o bir günün hesabını verecektir.
Kurulu düzen reşitlik yaşı, hukuki mesuliyet yaşı olarak 18'i belirlemiştir.
Biz toplum olarak insanı ruhsal,duydusal ve akıl olarak yetiştiremiyoruz ki. Yalnızca biyolojik olarak bakıyoruz olaya.
Hem dini referanslar toplumu idare eden mekanızmanın umurunda değil.
Bunlar bireyleri ilgilendiriyor. Onun için de garabet toplumuyuz.
Bu konuda da 17 yaşındaki bir kızın nikah konusu sıkıntılı. O çocuk kabul ediliyor. Ama aynı yaş gurubundaki kızların morukların mezesi olduklarında...alan razı, veren razı prensibi devreye giriyor.
Bu işin ideolojisi yok aslında.
Her konuda olduğu gibi bu konuda da toplum çocuklarını harcamaya bayılıyor. Ama başkalarının çocuklarını.
Umarım ki, nikah meselesinde gösterdiğimiz hassasiyeti umarım zina, ensest, homoluk, lezbiyenlik, çocuk tecavüzü konularında da gösteriririz.
Bu işin dinlisi, dinsisi, donlusu, donsuzu yok...
Ahlaksızlık hepimizi kemiren bir hastalık...Bu hastalıkta teşhis ve tedavi aşamasına gelmez isek...Pek yakındır kendimize yabancılaşarak yok olmamız.
Lut Kavminin çocukları devrede...
Zulüm 1453 te başladı diyenlerde...
Ya biz çocuklarımızı Mus'ab Bin Umeyr terbiyesinde yetiştiriyor muyuz?
Yalan yanlış masallarla hem kendimizi hem onları uyutuyor muyuz yoksa?

Fehmi Demirbağ

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder